12.06.2019 15:33 Prof. Dr. Zakir AVŞAR A- A+

TERÖRLE MÜCADELE’DE KARARLILIK: PENÇE HAREKÂTI

TERÖRLE MÜCADELE’DE KARARLILIK: PENÇE HAREKÂTI

Bayram öncesi başlayıp bayram süresince devam eden ve halen de sürmekte olan Pençe Harekâtı’nın olumlu sonuçları basına yansıyor.

İran’a yönelik ambargonun fiili bir müdahaleye evrilmek üzere olduğu, arada yumuşama mesajlarına ve örtülü diplomasiye rağmen açıkça görülüyor. İran yine Irak üzerinden bir askeri harekâta tabi tutulacak. ABD kendi kara ordusu ile hiçbir harekata girmez. Kendi yerine vekâleten yerel güçleri kullanır. Bu sefer savaşın vekâleti büyük ölçüde PKK ve YPG’nin de içinde bulunduğu ve muhtemelen Barzani ve Talabani gruplarının da iştirak ettiği Kürt yapılanmalarına verilecek gibi.

Türkiye’nin de bunu görüp PKK’nın bölgede yeniden bir etkinlik kazanmaması ve Türkiye ile bağının tamamıyla kopması için Pençe Harekâtı’nı gerçekleştirdiği de değerlendirmeler arasında.

Şurası kesin ki, Türkiye Irak’ın kuzeyinde kesinlikle PKK’nın yeniden etkinlik kazanmasına izin vermeyecektir. Bu konuda kararlılığını ortaya koymaktadır. Ürettiği iha ve sihalar, mühimmatlar ile teröristlerin yıllardan beri sahada sağlamış oldukları her türlü müessiriyeti ortadan kaldırmaktadır. Girilmez denilen yerlere girebilmekte, ulaşılmaz olduğu düşünülen noktalara doğrudan imha edici operasyonlar gerçekleştirebilmektedir.

Keşke İran, yıllardan beri bazen açıktan çoğu zaman örtülü olarak bu örgüte destek vermese ve Türkiye ile birlikte PKK ile mücadele etse idi…

Fars siyaseti ne yazık ki böyledir. Açıktan düşman gibi dursa da örtülü olarak başka çıkarları da kollar. PKK ile de aynısını yapmıştır. ABD ve İsrail ile siyasetinin görünen kısmı savaşın yakın olduğuna işaret etmekle birlikte alttan alta farklı temaslar gerçekleştiriyor olma ihtimallerini de gözden uzak tutmamak lazım.

İran’ın meydan okumaları ise boş iş. Yıllardır ambargoların altında inleyen halkının rejime desteği neredeyse sıfır, sadece yoğun baskı ortamı dolayısıyla yüksek ses çıkarmaları mümkün olmuyor.

S 400 füzleri ve F 35 uçakları arasında kurulmak istenen denge ise ayrı bir konu. Kendilerini Avrasyacı olarak adlandıran NATO karşıtı çevrelere de, ABD’nin ve İsrail’in anti – Erdoğancı fanatiklerine de bu vesile ile gün doğdu.

Türkiye’nin etkin ve güçlü bir hava savunma sistemine ihtiyacı var, bunu bir şekilde temin etmesi gerekiyor ama diplomasinin işlemesi karşılıklı hak ve menfaatlerimizin ortaya konması ve iyi anlatılması kaydı ile…

ABD’nin Trump yönetimi ile uyguladığı tüm dünyaya yönelik şantaj siyaseti dünyanın dengesini dehşetli bir iklime götürürken bundan kimsenin yararının olmayacağı da bellidir.

Hakurk’tan sonra Sincar’ın da en kısa sürede temizleneceği ve PKK’nın en azından Irak üzerinden Türkiye’ye yönelik terörist hareketler yapamayacağı bir ortamı göreceğiz.

Suriye konusunda ABD verdiği sözlerin hiçbirisini tutmuş değil, sadece oyalıyor. Türkiye bunun farkında. Oyalamakla kalmıyor hala silah ve mühimmat takviyesi ile PKK-YPG-PYD-YPJ terörist yapılanmasını tahkim ediyor.

Türkiye-ABD dostluğunu ve işbirliğini önemseyen ve savunan biri olarak ne yazık ki gidişi hiç de iyi görmüyorum. ABD’nin Ortadoğu’da kalıcı olabilmesi ve menfaatlerini koruyabilmesi ancak güçlü bir Türkiye ile mümkündür ve ilişkilerin normalleşmesi şarttır.

Türkiye dışındaki birtakım suni yapılanmalarla, terörist örgütlerle veya köksüz devletlerle girilen ilişkilerin ABD ve İsaril’e hiçbir yararı olmayacaktır.

Esed rejimi ise Suriye’de yıllardır yaşananları kendisi için bir ders olarak görmüyor ve savaşı devam ettirecek tavırlarını sürdürüyor.

Barış bu topraklara daha uzun yıllar gelmeyecek gibi. Savaş ise ne yazık ki daha da yayılacak…

Türkiye’nin bu ateşten uzak kalabilmesi için Pençe şarttı ve şükür ki başladığı andan beri başarılı olarak devam ediyor…